Etiketler

Denemeler (12) Diğer (28) Makaleler (18) Şiirler (45)

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Bilin: Halkın Ekmeğidir Adalet

Bertolt Brecht "Halkın Ekmeği" şiirine böyle başlıyor.

Neredeyse yarım yıl oldu son çalıştığım iş yerinden ayrılalı. Zamanım bol. Bir kitap yazmanın hazırlığı içerisindeyim bu bol zamanda. İnsan-orman ilişkilerinin tarihi üzerine olacak bu kitap. Tarih öncesinden günümüze. Fakat, insan-orman ilişkilerini anlayabilmek için önce insanı, onun yarattığı kültürleri, uygarlıkları anlayabilmek gerekiyor. O nedenle insanlık tarihi okuyorum uzun uzun.İnsanlık tarihi denilen şey, anladığım o ki, güçlülerin tarihi aslında. Güçlülerin tarihi; ama aklen, ahlaken güçlülerin değil. Parası, silahı ve tanrısı güçlü olanların tarihi.

16 Kasım 1532'de Peru'nun bir dağ kasabası olan Cajamarca'da İnka İmparatoru Atahualpa ile İspanyol fatih Francisco Pizzaro'nun karşılaşmaları ve sonrasında gelişen olaylar, Pizzaro'nun kardeşleri Hernando ve Pedro'yla birlikte altı görgü tanığının yazdıklarına göre şöyle:

"Pizzaro rahip Vincente de Valverde'yi Atahualpa ile konuşmaya gönderdi, onu Tanrı adına Hazreti İsa'mızın yasasına uymaya ve Majesteleri İspanya kralının hizmetine girmeye davet etmesini söyledi..."

Rahip bir elinde haç bir elinde Kitabı Mukaddes ile birlikte Atahualpa'nın yanına geldi ve şöyle dedi:

"Ben Tanrı'nın bir rahibiyim ve Hıristiyanlara Tanrı'nın işlerini öğretirim, bunları aynı şekilde size de öğretmeye geliyorum. Öğrettiğim şeyler bu kitapta Tanrı'nın bize söylediği şeylerdir. Bu yüzden Tanrı ve Hıristiyanlar adına sizden rica ediyorum, onların dostu olun, çünkü Tanrı'nın istediği budur, bu sizin de iyiliğinizedir."

"Atahualpa kitabı aldı. Nasıl açılacağını bilmiyordu. Rahip açmak için elini uzattığında Atahualpa rahibin eline vurdu..."

"Rahip Pizzaro'nun yanına koşarak 'Koşun, koşun Hıristiyanlar!' diye bağırdı. 'Tanrı'nın işlerini kabul etmeyen bu düşman köpeklere haddini bildirin. O zorba benim kutsal yasa kitabımı yere attı!'..."

Avrupalılar 1492'den itibaren akın akın Amerika'ya gelmeye başladılar. 100 yıldan az sürede bu ve buna benzer olaylar sonucunda ve Amerikan yerlilerine bulaştırdıkları çiçek başta olmak üzere salgın hastalıklarında etkisiyle yerli nüfusun %95'ini yok ettiler. Güçlüydüler, adil değildiler ve tarihi onlar yazdılar.

Sanmayın ki başka zaman dilimlerinde ve başka coğrafyalarda tarih başka türlü cereyan etti. Bundan 100 bin yıl önce Doğu Afrika'dan çıkıp Neandertaller ve diğer insan türlerini yok ederek bütün dünyaya yayılan Homo sapiens egemenliği de adil değildi, M.Ö. üçüncü bin yıldan itibaren kurulan Mezopotomya Devletleri, Yunan Uygarlığı, Roma Uygarlığı, Çin ve Hindistan Uygarlıkları, Moğollar ve Türk Uygarlıkları da. Adil olanın ne olduğu önemli değildi, önemli olan güçlünün kim ya da ne olduğuydu. 21. yüzyıl dünyasında hala aynı sistem işliyor. Hatta bu sistem yalnızca insanların kendi arasındaki ilişkilerde değil, insanın doğaya ve diğer hayvanlara uyguladığı zulümde de egemen.

Bertolt Brecht belki de bu yüzden "Halkın ekmeğidir adalet" diyor. Halk dediğimiz, çoğunlukla din ve milliyetçilik duygularıyla bir arada tutulup yönetilen, emeği sömürülüp hakkı yenilen geniş insan kitleleri. Bir de yönetenler, ipleri ellerinde tutanlar var. Çağlar değişir, uygarlıklar, devletler yıkılıp yerlerine yenileri kurulur, iktidarlar değişir ama bu grup hep olur. Onlar oyunun kurallarını belirleyenlerdir. Onlar politik sistemin üstün aktörleridir; siyasetçidir, iş adamıdır, sözde bilim adamlarıdır, basın yayın kuruluşlarının patronlarıdır, gazetecilerdir... Onlar gücü elinde tutanlardır ve onların adil olmak gibi bir kaygıları bulunmaz. Kurulan sözde adalet sistemleri onlara dokunmaz, onların canını acıtmaz. Onlara suç işlemek serbesttir, adına suç denilmez, yaptırımı olmaz.

Halk ekmeğine sahip çıkmazsa, adaletin değerini anlamazsa bu daha uzun yıllar boyunca böyle devam edecektir. Geniş halk kitleleri olarak bizler için özgürlük soluduğumuz hava, dayanışma içtiğimiz su ve adalet yediğimiz ekmektir.

Dün Maltepe'de yapılan Adalet Mitingi ile son bulan Adalet Yürüyüşünü bu nedenle çok önemli buldum. İki gün önceki Pendik-Dragos yürüyüş kısmına ve dünkü mitinge katıldım. Benim için bu yürüyüşü ve mitingi kimin düzenlediği hiç önemli değildi. Önemli olan samimi bulduğum bir adalet arayışının vurgulanmasıydı.

Dün ve bugün görsel, işitsel, yazılı ve sosyal medyada bu konuyla ilgili yapılan yorumlara bakıyorum. Kimisi kafasını kuma gömmüş görmezden geliyor. Bunları biliyoruz zaten. Bunlar emir kulları, yazık! Kimisi geçmişte yapılan adaletsizlikleri öne sürerek "bunlar var ya bunlar!" misali laflar ediyor. Kimisi kafasını alanda kaç kişi vardı sorusuna takmış, gözü başka bir şey görmüyor. Bunlar terörist, Fetöcü diyenler bir başka grup. Sanırım bir zamanlar en çok "Muhterem Hoca Efendi Hazretleri" deyip el etek öpenler olsa gerek bu gruptakiler. 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı çoğunu başka rollerde, başka laflar ederken görecektik muhtemel. Kimi güçlü görürlerse onun yanına sığışmak için yapmadıkları şaklabanlık kalmaz bunların.

Lafı uzatmayalım. Her kafadan bir ses çıkıyor. Fakat hiç kimse, ama hiç kimse "Arkadaş, sizin derdiniz ne? Bu ülkede zaten adalet var!" diyemiyor. Bu işin, çoğu boş laf kalabalığı içerisinde, püf noktası bu olsa gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder