Etiketler

Denemeler (12) Diğer (28) Makaleler (18) Şiirler (45)

20 Eylül 2013 Cuma

Ey Özgürlük Geldinse Kadınlara da Görün!

Dr. Cihan Erdönmez

Başlar başlamaz şunu söylemeliyim; "Diğer insanları, canlıları, doğayı ve kültürel değerleri olumsuz etkilemeyen hiçbir eylemin yasaklanmasından yana değilim." Bu yazının ana konusunu oluşturacak olan ve bir türlü çözemediğimiz türban-başörtüsü ya da genel anlamda örtünme sorununa bakışım da bu doğrultudadır. O nedenle, bana soracak olursanız, herkes, sıfatı ve görevi ne olursa olsun, istediği kıyafeti istediği yerde giyebilmelidir. Bu kıyafet çarşaf ve burka da olabilir, bikini de!

Üst paragrafta da görüldüğü üzere konu ne zaman kıyafet özgürlüğü olsa, farkına varmadan ve hatta refleks olarak onu kadın kıyafeti üzerinden tartışmaya başlıyoruz. Ben kimsenin erkek kıyafetlerini, özgürlük perspektifinde tartıştığını görmedim bugüne kadar. Bence asıl sorun tam da burada yatıyor.

İki gündür gazetelerde, Balıkesir'deki bir okula atanan Türkçe öğretmeninin başörtülü, çarşafımsı kıyafeti üzerine haberler okuyoruz (İlginç bir not: Söz konusu okul bugünlerde CHP saflarında siyasete atılma hazırlıkları yapan gazeteci Can Ataklı'nın dedesi tarafından yapılmış ve onun adını taşıyor). Tepkiler, müfettişler ve elbette savunanlar. Bugün Ahmet Hakan da Hürriyet'teki köşesinde bununla ilgili bir yazı kaleme almış.

Kimse kimsenin kıyafetine karışamaz. Buna devlet de dahil. Nokta.

Ama bu, türban, başörtüsü, kadının örtünmesi konusunda hiçbir şey söyleyemeyeceğimiz anlamına gelmiyor elbette. Madem ki konu özgürlük ve madem ki özgür bir ülkede (!) yaşıyoruz, fikirlerimi paylaşmamda bir sakınca olmayacağı anlamına gelir bu!

Kadın niye örtünür? Malumunuz tüm Adem ve Havva görsellerinde her ikisinin de yalnızca cinsel organları yaprakla örtülüdür. Demek ki o bölgeyle ilgili bir örtme-örtünme ihtiyacı her iki cins için de var. Zamanla bu ihtiyaç giderek artmış olmalı. Bu artışta kanımca, hem soğuktan korunma hem de gelenekler ve inançlar etkili olmuş. Örneğin, soğuk olgusunun yaşanmadığı ve dünyadaki yaygın dini inançların görülmediği pek çok ilkel kabilede hem erkeklerin hem de kadınların Adem ve Havva'dan hallice örtünerek yaşamaya devam ettiklerini hepimiz biliyoruz. Bildiğimiz bir şey daha var ki, bugün dünyanın hemen her bölgesinde kadınların erkelerden daha fazla örtünmesi bekleniyor. Neden?


Bu soruya yanıt alabilmek için bir anektod paylaşmak isterim; Üniversitede öğrenciyim. İkinci sınıf. Su Ürünleri dersimiz var. Derse, saygıyla anayım, Prof. Dr. Tamer Öymen (o zamanlar sanırım doçentti) giriyor. Derste balıkların erkeğinin dişisinden nasıl ayırt edilebileceğini anlatırken şunu söyledi Tamer Hoca: "Erkeği dişisinden çirkin tek hayvan insandır. Çünkü hayvanlarda dişi seçicidir, erkek dişi tarafından seçilebilmek için daha gösterişli, daha güçlü ve doğal olarak daha güzel olmalıdır." Hoca haklıydı gerçekten de. Erkek arslanların yelelerinden geyiklerin boynuzlarına, tavus kuşunun ihtişamlı kuyruğundan papağanların renklerine kadar aklınıza gelen her örnek, hocanın cümlesini doğruluyordu. Doğada, hayvanlar aleminde, dişi, güçlü, güzel, ihtişamlı erkeği seçmek üzere programlanmıştı. Ancak bu şekilde sağlıklı ve güçlü yavrulara sahip olabilir, böylelikle türünün neslinin devamlılığı mümkün olabilirdi. Sağlıksız, zayıf ve çirkin erkekler çiftleşemezler ve böylelikle doğal bir seleksiyon meydana gelebilirdi. Hocanın yanıldığı tek bir şey vardı. O da insanın istisna olmadığı.

İnsanın da, diğer hayvanlar gibi, erkeğinin dişisinden daha güzel olduğunu, ön yargılarınızdan arınarak düşünürseniz rahatlıkla görebilirsiniz. Erkek bedeni, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, kadın bedeninden daha kompakt, daha sağlam ve daha estetik durmaktadır. Yani ister yaradılışa inanın ister evrime, erkek, dişiler tarafından seçilip üreyebilmek için daha güçlü ve güzel bir bedenle donatılmıştır. Çağımızda evliliği düşünen her kadının öncelikle "bu adamdan iyi bir baba olur mu" diye düşünmesinin nedeni de onların sahip oldukları doğal seçme içgüdüsünün çağdaş yansımasıdır bana göre. Oysa erkek yalnızca çiftleşmeyi düşünür.

Peki, ne oldu da insan dünyasında işler tersine döndü. Yani seçici erkek ve seçilen kadın haline geldi. Olan şu; insan doğal bir varlık olmaktan kültürel bir varlık olmaya doğru hızlı bir dönüşüm geçirdi. Yalnızca kendi dönüşmedi, doğayı ve doğal olan herşeyi dönüştürdü. Bu dönüşümü gerçekleştirirken de, istisnasız olarak güç kullandı. Gücünün farkına varan insan kendinden daha güçsüz gördüğü herşeyi egemenliği altına almak, kendi amaçları için kullanmak istedi. Doğayı egemenliği altına aldı, güçsüz kabileleri egemenliği altına aldı, güçsüz toplumları egemenliğe altına aldı. İnsanlık tarihine bakın; o tarih aynı zamanda güçlünün güçsüzü ezme tarihidir. Ve güçlü erkeğin egemenliği altına aldığı güçsüz kadını ezme tarihi.

Herşeye, insana özgü bir bencillik ve kıskançlıkla sahip olmak ve kendi üstünlüğünü devam ettirmek isteyen erkek, zamanla kadının farklı olduğuna inanmak istedi. Bunun için pek çok gerekçe uydurdu. Bunların başında da kadın bedeninin erkeğinkinden farklı ve zayıf olması geliyordu. Zayıf kadını koruma bahanesiyle önce örttü sonra da yavaş yavaş toplumdan çekmeye, uzaklaştırmaya başladı. Zamanla bunu öylesine benimsedi ve özümsedi ki, önce geleneklerde sonra da inançlarda yer edinmeye başladı kadınının zayıflığı ve korunması gerekliliği. Bu da yetmedi, onu kötü ve kışkırtıcı ilan etti. Erkek, aslında masumdu erkek dünyasında. Ama kadın onu kışkırtabilir ve kötülüklere yöneltebilirdi. Onun için kadın herşeyden uzak tutulmalı, sokağa çıkmamalı, çıksa da hiçbir yeri görünmemeli idi. Saçının bir teli bile. Saçının bir teline bile (sözde) zarar gelmesini istemediğimiz analarımız, karılarımız, kızlarımız, kardeşlerimizdi onlar biz erkelerin.

Bugün çağdaş olarak nitelediğimiz pek çok ülkede 20. yüzyılın ortalarına kadar rasyonel bir seçim yapabilme yeteneklerinin bile olmadığı düşünülüyordu kadınların. Haklarını almaları, erkek egemen dünyaya karşı vermiş oldukları uzun ve yıpratıcı bir mücadeleden sonra gerçekleşti. Bu dediğim yalnızca dünyanın küçük bir bölümü için geçerli elbette. Dünyanın çok büyük bir bölümünde ve ne yazık ki İslam coğrafyasının neredeyse tamamında kadınlarla erkeler asla eşit değiller. Sanırım Suudi Arabistan'da kız çocuklarının bisiklete bile binmesinin yasak olması ne demek istediğimi daha net ortaya koyar.

Ya Türkiye? Cumhuriyet devrimlerine kadar tablo oldukça karanlık. Sonra hızlı bir modernleşme hareketi ve elbette buna yönelik tepkiler. Yaklaşık bir ay sonra Cumhuriyet'in 90 yılı dolacak. 90 yıllık Cumhuriyet'te, ülkemizde kızlarımız hala okula gönderilmeyebiliyor.  Ve ülkemizde onlar hala çocuk yaşta evlendirilebiliyorlar (satılabiliyorlar). Ve ülkemizde onlar hala defalarca tecavüze uğrayıp suçlu sayılabiliyorlar. Ve ülkemizde onlar hala eksik etek görülüyorlar. Ve ülkemizde onlar hala şiddete maruz kalıyor, sokak ortasında öldürülebiliyorlar. Ve ülkemizde onlara hala "yosma", "kuyruk sallamasaydı", "verici", "motor" ve söylemek istemediğim pek çok çirkin söz rahatlıkla söylenebiliyor. Erkekler, kendilerini üstün gördükleri ve bu üstünlüklerini kaybetmek istemedikleri için ellerini kadınların üzerinden bir türlü çekmiyorlar. Kadınlar baba, koca, kardeş, mahalle, köy, töre baskısı altında kıvrım kıvrım kıvranıyorlar ve biz ülkemizde, hala, bırakın kadınlar özgürce örtünsün diyoruz. Elbette kadınlar özgürce örtünebilmeliler. Ama peki ya örtünmek onların gerçekten özgür kararları değilse? Biz bu ülkede örtünmek istemeyen her kadının rahatlıkla örtülerini atabileceği sosyolojik, psikolojik ve yasal koşulları hazırladık mı? Devlet ve diğer sosyal kurumlar, olgular ve oluşumlar bu açıdan bütün kadınlara güvence verebiliyor mu?

Ben her kadının özgürce her istediğini yapabilmesi, her istediğini giyebilmesi ya da giymemeyi tercih edebilmesi tarafındayım. Ne devlet ne de bireyler buna karışamazlar. Bu ülkede örtünen kadınlara yönelik baskılar olmuştur ve muhtemelen de devam edecektir. Bunu desteklemek mümkün değil. Peki ama istemediği halde örtünmek zorunda kalan kadınlar için tavrımız ne? Peki ama özgürce seçimler yapabilecek olanaklardan mahrum bırakılan, erkek baskısı altında ezilen kadınlar için tavrımız ne?

Ey erkekler! Önce kadınları gerçekten özgür bırakın. Üzerlerinden çirkin ön yargılarınızı ve baskınızı çekin. Onlar gerçekten ama gerçekten özgür olsun. Sonra kim ne kadar örtüneceğine gerçekten özgür olarak kendisi karar versin. Hiç bir alanda özgür olmayan kadının örtünmesine özgürlük denilemez. Ama yine de saygı duymak zorundayız. Nokta.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder