Etiketler

Denemeler (12) Diğer (28) Makaleler (18) Şiirler (45)

10 Aralık 2013 Salı

POLİTİKA DENEN ŞEY VE GÜÇ (1)

Üniversiteden 1990 yılında mezun olur olmaz yüksek lisans yapmaya başladım. Aynı zamanda, şimdi olmayan, daha doğrusu TMSF tarafından el konulup bir kamu bankasının bünyesinde eritilen bir bankanın genel müdürlüğünde çalışıyordum. Dersler ve bankanın gergin iş ortamına akşam ve gece mesaileri de eklenince, hem bedenen hem de ruhen çok yıprandım. Fakültede yüksek lisans yaptığım kürsüde açılan asistanlık sınavı imdadıma yetişti; şansım da varmış, sınavı kazandım ve bambaşka bir yaşama adım atmış oldum.

Artık ormancılık politikası alanıdan kariyer yapma başlangıcında olan genç bir akademisyendim. Zevkli ve heyecan vericiydi. İtiraf etmeliyim ki, biraz da gururlanıyordum. Fakat bir sorun vardı; ormancılığı biliyordum bilmesine ama politikanın ne olduğunu bir türlü kavrayamıyordum. Evet, ben de sabah akşam politika ve futbol konuşulan bir çevrede büyümüştüm. Bolca politika konuşuyordum ama politikanın ne olduğunu bilmiyordum.



Yıllar geçtikçe öğrendim politikayı ve öğrencilerime öğretmeye başladım. Elbette, en çok öğretirken öğrendim. Şimdi beni sınava alıp "politika nedir?" diye sorsanız ve yalnızca bir cümleyle açıklamamı isteseniz, şöyle derdim:

     "Politika, güce sahip olma ve sahip olunan güç ile topluma yön verme savaşıdır."

Güçlü olmadan hiç bir şeye yön veremezsiniz. Çoğumuz çağdaş hukuk devletlerinde hukukun her şeye egemen olduğu yanılgısına kapılırız. Oysa Napoleon Bonaparte'ın da dediği gibi; "güç ortaya çıkınca kanunlar zayıflar." O nedenle kanunların ne dediğinden daha önemli olan güç sahibinin kanunları nasıl yorumladığıdır. Bana inanmıyorsanız yaşadığınız ülkenin yakın tarihine bir göz gezidirin. Ne dediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Buraya kadar her şey yolunda gidiyor. Ama asıl yanıtlanması gereken soruya henüz gelmedik. Madem ki politikanın temelinde "güç" yatmaktadır. O halde güç nedir?

Politika sosyal bilimleri ilgilendiren bir konudur, kuşku yok. Ama bazen fen bilimleri sosyal bilimlere de ışık tutar. Politik anlamda gücün ne olduğunu anlamak için aynı kavramın fen bilimlerindeki (varsa) karşılığına bakmak yararlı olur. Oğlum 6. sınıfa gittiği ve Fen Bilimleri Dersi ödevlerini zaman zaman birlikte yaptığımız için zihnimde taze bir güç tanımı var:

     "Güç, belli bir işi yapmanın hızıdır."

Yani ne kadar yapabildiğiniz güç ile ilgilidir. Bir işi gücünüz ölçüsünde hızlı ya da yavaş yaparsınız. Gücünüz hiç yok ise, elbette sıfır iş üretirsiniz. Bu fen bilimlerinde böyle olduğu gibi sosyal bilimlerde ve elbette politikada da böyledir. Bu nedenle bütün politikacılar güçlü olmak ister. Gücü elinde tutmak, onu hiç ama hiç kaybetmemek isterler, çünkü politikanın genlerinde güç yatmaktadır.

Bir adım daha ilerlemek için başka bir soru ile yolumuza devam edelim: "Gücün kaynağı nedir?" ya da farklı bir ifadeyle "kaç çeşit güç vardır?" Bunca yıllık deneyimim, bana politikada dört farklı güç kaynağı ve bu kaynaklara bağlı olarak da dört farklı güç olduğunu gösteriyor;

     1. Silahın Gücü

Dünya tarihi bu güce sahip olmak isteyen, bu güçle ülkesini ve hatta dünyayı yönetmeye kalkan devlet adamlarının örnekleriyle doludur. Cengiz Han'dan İslender'e, Fatih'ten son ABD başkanı Obama'ya kadar. Silah gücü yalnızca ulusal politikada değil uluslararası politikada da olağanüstü bir etkiye sahiptir. Hatta denilebilir ki, silahın gücü, demokrasinin de etkisiyle ulusal politikadan daha çok uluslararası politikada varlığını hissettirir günümüzde.

     2. İnancın (Tanrının) Gücü

Her ne kadar aydınlanma hareketi ile birlikte bu güç etkisini yitirmiş gibi görünse de hala bütün politikacıların dört elle sarıldıkları bir güç türüdür bu. Özellikle az gelişmiş ve muhafazakar toplumlarda "Allah" ile başlayan bir cümlenin karşısında durmak olanaksızdır. O gücün kaynağını eleştiremezsiniz, çünkü derhal inanca saygısızlık nakaratları devreye girer. Hem sizi o güçle çekip çevirmeye kalkarlar hem de dokunulmazlık, eleştirilemezlik zırhı ile korurlar onu.

     3. Paranın Gücü

Özellikle endüstri devrimi ile birlikte para toplumun tüm katmanlarında hızlı bir şekilde dolaşmaya başlamıştır. İçe dönük tarım toplumları ve kölelik düzeninin yerini dışa dönük sanayi toplumları almıştır. Sanayi ile birlikte ticaret de gelişmiş, toplumun bir kısmı zenginleşmiş diğer kısmı da zenginlik hayalleri kurmaya başlamıştır. Zamanla paranın satın alamayacağı hiç bir şey kalmamıştır toplumsal çarklar silsilesinde. Öyle ki bazı az gelişmiş ülkelerde "ben fakiri sevmem" diyen devlet(!) adamlar baş tacı edilmiş, o ülkelerde zenginlik, yani paranın gücüne sahip olmak tek geçerli insanlık erdemi haline getirilmiştir.

     4. Aklın Gücü

İlk üç güç kaynağı ve güç türünün tek bir amacı vardır. Geniş halk kitlelerini baskı altında tutarak etkizileştirmek ve gücün yalnızca belli sınıfların elinde kalmasına destek olmak. Bu sayede toplumu bir koyun sürüsü gibi yönetmek olanaklı olur. Aslında güçlü sınıf(lar)a karşı geniş halk kesimlerinin elindeki tek güç aklın gücüdür ve bu nedenle bu güç türüne aklın gücü yerine halkın gücü de denilebilir. Toplumda ve politikada aklın (halkın) gücünü egemen kılmak için bazı dinamiklere ihtiyaç bulunur. Aklı egemen kılmak, halkı silah, inanç ve para kullanarak baskı altında tutmaya karşı koymak için aklın doğrularının geniş halk kesimlerine yayılması gerekmektedir. Bunun için iki önemli toplumsal kuruma büyük rol düşer. Bunlar bilim ve sanattır. O nedenle ilk üç güç türüyle politika yapmak isteyenler bilim ve sanat üzerinde kara bir bulut gibi gezinirler sürekli.

Burada geçici bir nokta koyalım. Söylenecek çok söz var daha. Noktamız da büyük bilim adamı Charles Darwin'in şu sözleri olsun:

Charles Darwin
(1809 – 1882)

Bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. 'Tavuk toplum', önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.


"Bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. Tavuk toplum önüne atılmış bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz."


1 yorum:

  1. "Charles Darwin'in bunu kaleme alırken gerçekten özgürmüş.Bizler düşüncemizi dile getirirken ne kadar seçici ne kadar dikkatli cümleler kurmak zorundayız...
    "Bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. Tavuk toplum önüne atılmış bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.

    YanıtlaSil