Etiketler

Denemeler (12) Diğer (28) Makaleler (18) Şiirler (45)

30 Aralık 2013 Pazartesi

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEMOKRATİK, LAİK, SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİYDİ DEĞİL Mİ?

12 Eylül darbecilerinin yazdığı, yüce halkımızın ezici çoğunlukla kabul ettiği ve yine bir 12 Eylül (2010) günü "yetmez ama evet" dedirtecek şekilde revize edilen anayasamızın 2. maddesi şöyle der:

"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir."

Anayasa'nın 4. maddesi de, içinde yukarıdaki ikinci maddenin de bulunduğu ilk üç maddenin değiştirilemeyeceğini ve hatta değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini belirtir.
 

Üniversitede ders verirken öğrencilerim dördüncü maddeye çok takılırlardı. Anlayamıyorlardı bazı maddelerin değiştirilmesinin önüne konan engeli. İdealist dünya görüşleri onlara değiştirilemeyecek hiçbir şeyin olmaması gerektiğini söylüyordu çünkü. Örneğin ormanları paramparça yapacak anayasa değişiklikleri yapılabiliyordu da bu maddelere neden dokunulamıyordu. Bense onlara şu açıklamayı yapıyordum:

"Bu maddeler devletin yapısını, temelini belirleyen maddelerdir. Bu maddeleri değiştirdiğiniz zaman devletin temel yapısını değiştirmiş olursunuz. Daha açık bir ifadeyle yeni bir devlet oluşturursunuz. O zaman da anayasayı baştan aşağıya yeniden yazmanız gerekir, çünkü artık Türkiye Cumhuriyeti değil başka bir devlettir söz konusu olan. Elbette devletler değişmez değildir. Ama her devlet kendisini koruyacak bazı önlemler alır. Bu önlemler askeri olabileceği gibi ekonomik, kültürel olabileceği gibi hukuki karakter taşıyabilir. Dolayısıyla eğer Türkiye Cumhuriyeti tarih sahnesinde var olmaya devam edecekse demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak var olmaya devam edecektir. Diyelim ki "laik" kelimesini bu cümleden çıkardık. O zaman artık Türkiye Cumhuriyeti de olmayacaktır."

O zamanlarda da bu ilkeler çiğneniyordu sık sık, doğrusu hiçbir zaman tam anlamıyla demokratik, tam anlamıyla laik, tam anlamıyla sosyal bir hukuk devleti olmadı TC. Adalet, insan hakları, Atatürk milliyetçiliği hak getire. Gel gelelim 90'lı yılları ve 2000'lerin başını mumla arayacağımız pek de aklımıza gelmezdi.

Ben ve benim gibi düşünenler baştan beri mevcut hükümetin arasının bu ilkelerle iyi olmadığını düşünüyor ve dile getiriyorduk. Ama son 15 gün bu konuda turnusol kağıdı görevi gerçekleştirdi. Artık açıkça biliyoruz ki amaç ne olursa olsun iktidar kalabilmektir. Mevcut hukuk kural ve kurumları istenildiği şekilde çiğnenebilir, tehdit edilebilir, hukukun işlemesi engellenebilir. Her tür demokratik hak arama ve hesap sorma mekanizması kilitlenebilir, baskı altında susturulabilir. Belli bir grubun çıkarına ama toplum genelinin zararına olan her türlü uygulama ve hatta hırsızlık bile savunulabilir, rüşvet ve kamu kaynaklarının peşkeş çekilmesi legalize edilmeye çalışılabilir. Ve bırakın DİN temelli devlet yapılanmasını MEZHEP temelli devlet yapılanması usul usul genetik şifrleleme çalışmalarına dahil edilebilir. 21. yüzyılda bir toplum, devletin temel yapısını ve bununla ilgili sorunları dua-beddua rayında tartışıyorsa başka söz etmeye gerek var mı? Secdeden başka başı eğilmeyen liderler(!), Allah'tan başka korkusu olmayanlar, cezasını öbür dünyada çekecek olanlar, lanetlenenler, cihatlar ve mücahitler, Kur'an'dan, İncil'den ve bilumum kutsal kitaplardan öğütler, devlet içerisinde cemaat temelli paralel yapılanmalar... Daha söyleyeyim mi? Durun! Gerçekten 21. yüzyılda mıyız yoksa ortaçağ karanlığında mı?

Kimsenin özel yaşamında bu kavramlara ne kadar yer verdiğiyle ilgili değil mevzu. Mevzu bu kavramların devlet olma, hükümet etme, muhalefet yapma ritüellerine katılmış olması. Mesele insan yapımı hukuk normları karşısında hesap vermesi gerekenlerin Allah'a havale edilmesi.

Farkında mısınız bilmiyorum; birileri kamunun mallarını bireyin malları haline getirirken, ormanlarımızı, denizlerimizi, göllerimizi, paramızı, toprağımızı, velhasıl çocuklarımızın geleceğini ranta çevirip hortumlarken bireyin inançlarını kamunun inançları haline getirmeye çalışarak koruyor kendini, iyi uykular masalları anlatıyor, ninnileri söylüyor kitlelere ve biz de bu masallarla, ninnilerle küçültüyoruz çocuklarımızın geleceğini.

İYİ UYKULAR DEMOKRATİK, LAİK, SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİ OLAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder