Aşk Romanlarının Unutulmaz Yazarı Kerime Nadir, Orman ve Ormancılar
Geçen sayıda, Türk sanatçıların
eserlerinde ormandan çokça söz etmediklerinden dem vurmuştuk. Elbette, bunun
bir genelleme olduğunu da belirtmiştik. Kerime Nadir bu genellemenin dışına
çıkan sanatçılarımızdan birisi.
Sanırım, konunun özüne geçmeden
önce biraz Kerime Nadir’den söz etmekte yarar var:
Belki iddialı olacak; ancak, en
azından bir tane olsun Kerime Nadir romanı okumadan gençliğini geçiren
birisinin olabileceğini düşünemiyorum. Pek dile gelmese de, herkesin bir Kerime
Nadir deneyimi olduğuna inanıyorum, dahası inanmak istiyorum.
Bizde aşk romanları okumak
karizmayı bozar biraz. Hele erkeler için! Çok değil, daha bir yıl önce Elif
Şafak’ın “Aşk”ı pembe kapaklı olduğu için okuyuculardan şikayet almış ve
yayınevi tarafından koyu gri kapakla yeniden basılmamış mıydı?
Türk edebiyatının usta kalemlerinden
Selim İleri şöyle diyor: “…Öylesi romanlar (aşk romanları) çok çekici geliyor.
Kerime Nadir’leri, Muazzez Tahsin’leri, Esat Mahmut’ları çoktan keşfetmiştim.
Bunlar hızlı okunan, soluk soluğa okunan romanlardır. Her kesimden, her
toplumsal katmandan okura ses yöneltirler. Bu romanları herkes okur, ama
okuduğunu herkes bir utanç gibi saklar. Ben de saklayıp duruyorum. O romanlar
sayesinde roman okuma sanatına kavuştuğumu, başka tarz romanlara yol aldığımı,
nihayet roman yazma arzularına sürüklendiğimi yıllar sonra itiraf edeceğim. Ne
kadar geç kalınmış bir teşekkür!”
Kerime Nadir’e teşekkür etmek
için başka nedenler de var aslında. Örneğin, cesareti. 1917 yılında doğmuş
birisi için romanlarında aşkı işleyiş tarzı oldukça cesaret gerektiren bir
durumdur çünkü. Aşkın neredeyse bütünüyle gizli kapaklı yaşandığı bir toplumda
ilk romanı olan Hıçkırık’ı yazmak; o romanda bir erkeği üvey ablasına
delicesine aşık edip daha sonra da kızıyla evlendirmek; bütün bunları okuyucuyu
hiç rahatsız etmeden başarmak ve bu romanı yayımlatmak için çaba harcamak
cesurca değil mi? Nihayet 1937 yılında dönemin önemli gazetelerinden Tan,
romanı yayımlamayı kabul eder. Yayımlar da. Ancak, çok uzun buldukları için
kısaltarak. Kerime Nadir hiç hoşlanmaz bu durumdan ve doğruca gazeteye gider.
Gazetenin ortaklarından Halil Lütfi’ye, “Kim yaptı bu gaddarlığı?”, diye sorar.
Aldığı yanıt çok ilginçtir: “Nazım Hikmet.”
Neyse! İşin bu yönü uzadıkça
uzuyor. Biz Kerime Nadir’in orman ve ormancı sevgisine bakalım biraz da.
Nereden mi anlıyoruz bu sevgiyi? Elbette O’nun “Aşk Hasreti”nden. Asistanlığımın
ilk yıllarında okumuştum bu romanı. Bazı yerler aklımdan hiç çıkmamış.
Kitaplıktan aldım, yeniden okudum ve bir kez daha hayretlere düştüm. Okumak
isteyenler olabilir diye ayrıntılarına girmeyeceğim; ancak, orman ve ormancı bu
kadar mı güzel anlatılır!
Tipik bir aşk romandır bu. Esas
oğlanla sevdiği kız bir araya gelemez bir türlü. Oğlan kızın ağabeyiyle aynı
okulda okur, ormancı olur ve taşraya gider. Yıllar sonra kızla oğlan taşrada,
bir orman işletmesinde yeniden buluşurlar ve olaylar akar gider.
İşte bu bölümlerde Kerime
Nadir’in ormanı ne kadar çok sevdiğini açıkça görürüz. Örneğin, kıza şöyle
söyletir romanda: “Ormanları öyle çok, o kadar çok seviyorum ki! Hakikatten bu
sınırsız yeşil kubbeler altında yaşamak ne büyük mutluluk!” Yalnızca bu mu?
Yeni kurulan bir işletme hakkında verdiği bilgiler, çıkan orman yangınını ve
yangını söndürme çabalarını adeta bir ormancıymış gibi anlatışı ve daha neler
neler…
Ben daha fazlasını anlatmayayım.
Gerisini siz keşfedin. Nasıl mı? Doğan Kitap Kerime Nadir romanlarını yeniden
yayımlamaya başladı. Doğru kitapçılara!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder