Etiketler

Denemeler (12) Diğer (28) Makaleler (18) Şiirler (45)

27 Haziran 2012 Çarşamba

Sipsiden Vuvuzelaya


Sipsiden Vuvuzelaya Yerel Kültür

Dr. Cihan ERDÖNMEZ 

Ailemle birlikte İstanbul’a taşındığımızda yedi yaşındaydım. Çocukluğumun ilk yılları güzel bir Karadeniz köyünde geçti. O döneme ilişkin hatırlayabildiğim sınırlı şeyler arasında iki ağabeyimle birlikte söğüt dallarından sipsi yapışımız gelir. Bana o zamanlar bir oyuncak gibi görünen bu küçük nesnenin Türk kültüründe önemli bir yeri olduğunu daha sonraları öğrendim. Nefesli (üflemeli) çalgılar grubunda yer alan bu enstrüman Türk Halk Müziğinin önemli unsurlarından biri. Tıpkı mey, kaval ya da zurna gibi. 

Güney Afrika’da düzenlenen ve İspanya’nın zaferiyle tamamlanan Dünya Futbol Şampiyonasına damgasını vuran olaylardan biri de vuvuzela çılgınlığı oldu kuşkusuz. Bazen sabrımızı zorlayan dayanılmaz bir gürültü kaynağı olarak algıladık vuvuzelayı. Derken ülkemiz dahil dünyanın dört bir yanında plastik vuvuzelalar satılmaya, sokaklarda çocuklar vuvuzelalar öttürmeye başladı. Nefretimiz bir kat daha arttı! 

Ne yazık ki, çok çok azımız nefret ettiğimiz bu aracın kültürel bir değer olduğunun farkına varabildik. Çünkü vuvuzelalar Güney Afrika’daki yerli kabilelerin yüzyıllardır, çoğunlukla haberleşmek amacıyla kullandıkları önemli bir araçtı. Lepatata diye de adlandırılan, Güney Afrika Zurnası da denilen bu aletin aslında Kudu adı verilen bir Antilop türünün kemiklerinden yapıldığını; etimolojik olarak ise Zulu dilindeki Vuvu sözcüğünden geldiğini ve bu sözcüğün gürültü demek olduğunu pek kimse bilmiyordu. 

Vuvuzelanın futbol statlarında kullanılmaya başlanması ise oldukça yeni sayılır. Amacının dışında kullanıldığı ve zaten pek temiz sayılamayacak futbol kültürüne bulaştığı için oldukça şanssız bir kültürel değer olduğunu söylemek yanıltıcı olmasa gerek. 

Çocukluğumun köyde geçen kısmına ilişkin hatırladığım bir başka kesit de oldukça kırıcı geçen oba (mahalle) maçlarıdır. Aşağı ve yukarı olmak üzere iki obası olan köyümüzde sık sık çekişmeli futbol maçları oynanırdı. Bu maçlarda belli yaşın üstündekiler oynayabilir, ben ve benim gibi küçükler ise ancak izleyici olabilirdik. Fakat boş durduğumuzu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Biz de, söğüt dallarından yaptığımız sipsilerle tuttuğumuz obanın lehine (ben yukarı obalıydım) tempo tutar ve şarkılar söylerdik. Küfür etmek aklımızdan bile geçmezdi. Şimdi düşünüyorum da, günümüzde futbol statlarını dolduran binlerce insan, anlamsız şarkılar söyleyip küfür etmek yerine bir şeyler çalsaydı daha iyi olmaz mıydı? Yanıtınızı duyar gibi oluyorum: 

Vuvuzelaya bile razıyız!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder